SEN,
BİR HİÇ DEĞİLSİN!
Sabah olunca uyanıyorsun. Kalkıp
elini, yüzünü yıkıyorsun. Kahvaltı yapıp görevine gidiyorsun. Patronundan görev
veya öğretmeninden ödev alıyorsun. Düşünüyorsun keşke hemen Cumartesi günü
gelsin diyorsun. Akşamki diziyi çok seviyorsun ama bugün birçok ödevin var ve
sen diğer insanların gözünde sorumlu birisin veya öyle olmak istiyorsun. Takdir
edilince seviyorsun ancak uyarı alınca içinde bir nefret doğuyor.
Sen başkalarının fikirlerine değer
veriyorsun, peki başkaları senin fikirlerine değer veriyorlar mı? Sen kendini
sevmiyorsan, sen başkalarını seviyorsun. Sen başkaları için çaba sarf
ediyorsun. Peki, başkaları senin için çaba sarf ediyorlar mı? Bu soruyu sen
cevaplayamazsın. Bu soruyu başka bir kişiye sormalısın. Bu soruyu çaba sarf
etmediğin kişilere sormalısın ki, olumlu bir cevap alasın. Peki, sen olumlu
cevap almak istiyor musun? Olumlu cevap almak için hiç çaba sarf ettin mi?
İşte bu soruyu sen kendin
cevaplayabilirsin. Tabiî ki bu soru öyle bir dakikada cevap verilebilecek bir
soru değil. Bu soru süregelen zaman içinde cevapları kendinden oluşacak ve
senin içine doğacak türden sorular.
Arkadaşların seni seviyorlar mı?
Arkadaşların sana kötü zanda mı bulunuyorlar ya da seni başkalarına övüyorlar
mı? İş hayatında seni kaç kişi seviyor? Seni doğru anlayan insan mı daha çok
yoksa yanlış anlayan mı? Dünyada, evrende hatta kâinatta veya bütün varlıkta
genel payda ne, senin payın ne? Belki şuan bunu anlayamıyorsun. Çünkü bu şuan
senin kısıtlanmış yani yön verilmiş zekândan kaynaklanıyor. Sen güneş yüzü
görmemiş toprak altındaki havuç gibisin; renkli fakat kendini göstermeyen.
Kendini göstermelisin. Kendini göstermelisin çünkü sen çok şeye değersin.
Sen şuan arı kovanında iş yapmayıp yatan ancak kovandaki arıların en
zekisisin.


- Follow Us on Twitter!
- "Join Us on Facebook!
- RSS
Contact